Ortaokul yıllarında en büyük hobimiz gürül gürül akan derelerde elimizle balık tutmaktı. Eğer amacımız o gün fazla balık tutmaksa pek bilinmeyen bir yönteme başvururduk. Ada kesmek. Bu yöntemi kısaca anlatayım.
Dere aktığı istikamette ikiye ayrılıp kısa mesafe sonra tekrar birleşiyorsa bu iki koldan birisinin giriş ve çıkışını kapatırdık. Derenin kapattığımız kolun içerisindeki su hızla azalır, bazı balıklar diğer tarafa geçmeyi başarırken birçoğu bu alanda tutsak kalırdı. Biz de azalan bu suda balıkları daha rahat yakalardık. Şimdi düşününce kullandığımız yöntemin ne kadar yanlış olduğunu kavrayabiliyorum. Çünkü balık tutalım derken o alanın tüm ekolojisini bozuyormuşuz.
Teşbihte hata olmaz demeyeceğim. Çünkü bu sözü alakasız benzetmelerini temize çıkarmak amacıyla yanlış kullanırlar. Teşbihte hata olmaz derseniz benzetmenizin kusursuz olması gerekir, nitekim ben öyle bir şey vaat etmiyorum.
Gelelim beni 25 yıl öncesine götüren olaylara. Son seçimlerde moda olduğu üzere güçlü partiler diğer kanatlardaki küçük partileri kendi yanına çekerek rakibinin nefesini kesmeye onları ortada bırakmaya çalışıyor. Ancak işin sonunda halkın siyasete olan güveni kaybolup gidiyor.
Bir taraftaki bütün suyu diğer tarafa verdiğiniz zaman, balıkların da o tarafa geçeceğini düşünüyorsunuz ama olmuyor. Siyasette iki kere iki her zaman dört etmiyor. İşte bir koldan diğer kola aniden geçen siyasi partiler gittikleri geniş yerin tabiatına uyum sağlayamıyorlar. Onları destekleyenlerin hevesi kırılıyor. Zayıf kalan kolda yalnız bırakılan asıl rakip, güçsüz olmakla beraber halk nazarında haksız oluyor. Çünkü mağlup olan yetim çocuk gibidir. Belki herkes acır ama çok az kişi yanında durup destek olur.
Bu yüzden benim düşüncem, bırakın her parti kendi tabiatında yeşersin ve yaşasın. Doğal akışında büyüyüp gelişsin veya yok olsunlar. Anlık hızlı müdahaleler hem siyaseti hem de halkı çok yormaktadır. Bunun sonucunda halkın siyasetçilerden umudu kalmıyor, insanlar siyaset deresine öfkeyle ve nefretle bakıyorlar.
Kalın sağlıcakla
YORUMLAR