Değerli Okuyucularım,
Bu satırları kaleme alırken ertelenen Galatasaray-Fenerbahçe derbisi biteli henüz bir saat olmuştu. Maçı izlerken arkamda oturan fanatik bir taraftarın ofsayt pozisyonu için hakeme ettiği küfürler hala kulaklarımda çınlıyor. Bu sözler ağza alınmayı bırakın, ayaklar altına bile alınmayacak kadar kin, nefret ve hakaretlerden oluşuyordu. Her ne kadar yanlış olsa da toplu şekilde futbol maçlarının gösterime sunulduğu mekânlarda alışılagelen vakalardır. Ancak benim asıl dikkat çekmek istediğim husus çok farklı. Bu taraftar orada oturan her izleyici gibi pozisyonu göremedi ve hakemin kararına en ağır şekilde karşılık verdi. Tabi pozisyonun tekrarında hepimiz gördük ki hakem haklıymış.
Yukarıdaki örneğin siyasetteki yansımalarını her gün çevremizde defalarca yaşıyoruz. Sıkı sıkıya bağlı olduğumuz bir parti veya lider varsa her eylemine sonuna kadar sahip çıkıyoruz. Ağzından çıkacak hakaretlerin bile bir hikmeti olduğuna inanırız. Bize göre karşısındaki daha fazlasını çoktan hak etmiştir zaten. Eğer karşı taraf orta yollu bir konuşma yapmış olsa dahi bu durumu elimizden geldiği kadar çarpıtır, ne kadar kötü niyetli olduğunu topluma haykırırız. Yeter ki karşı cepheden olsun henüz kurduğu cümlenin yüklemini söylemeden biz çoktan yargısız infazı gerçekleştirmiş oluruz.
Gerek siyasette gerekse futbolda bir defa fanatizmin esiri olmuşsak artık ne kendi yanlışlarımızı ne de başkalarının doğrularını göremeyiz. İnsanların ne dediği veya ne yaptığı bizim için hiç önemli değildir. İnsanları veya olayları değerlendirirken tek kriterimiz kimin yanında oldukları, kimin lehine karar verdikleridir. İnsanların yetenekleri veya eğitimleri umrumuzda bile değildir. Bu fanatizm yolunda ilk zedelenen kişiliğimiz olacaktır. Sonra çevremizdeki insanları kırmaya başlarız. Bizimle aynı takımı tutmayan, aynı partiye oy vermeyen herkese hatta öz kardeşimize karşı içten içe kin besleriz.
Hiçbir kalp siyaset ve futbol yüzünden kırılacak kadar değersiz değildir. Hiçbir dostluk veya arkadaşlık bu fanatizme kurban edilecek kadar ucuz olmamalıdır. Umarım gelecek nesiller futbolu sadece eğlenceli bir spor dalı, siyaseti ise yalnızca demokrasinin bir aracı olarak görürler. İşte o zaman barış ve hoşgörünün egemen olduğu bir ülke bizi bekliyor olacaktır.
YORUMLAR