1 Kasım seçimlerine sadece 4 gün kaldı. 7 Haziran seçimleri sonrasında parti liderleri bir türlü anlaşma sağlayamadı. Durum böyle olunca olan vatandaşa oldu. Türkiye bir kaos ortamına sürüklendi. Piyasalar aldı başını gitti. Siyasi parti liderleri şartlarını ortaya koydu, istekler kabul edilmeyince Türkiye 1 Kasım da sandık başına gitme kararı aldı.
7 Haziran seçimlerine bir baktığımızda bir seçim havası vardı. Şehirlerin dört bir kenarı bayrak ve flamalarla süslendi. Partiler devlet bütçesinden almış olduğu bütçeyi medya da ve billboardlar’da boy boy reklamlar yaparak seçime hazırlandılar.
1 Kasım seçimleri öncesinde partiler kaderlerine sanki razı olmuştu. Aday adayları sanki ne gelirse gelsin, kaç oy çıkarsa çıksın der gibi, aldıkları oyları yükseltmek için tek çaba göstermediler. Yerel medyaya hiç destek olmadılar. Reklamla ayakta durmaya çalışan yerel medya, bu seçimi zor şartlarda atlattı. Ama ulusal gazeteleri ihmal etmediler. Soruyorum buradan, ‘Şimdiye kadar hangi ulusal gazetede manşetlere taşındınız?’, ‘Hangi ulusal gazetenin iç sayfalarında haberleriniz çıktı?’ tabi ki hiç birinde yerinizi almadınız. Şimdi yarın basın toplantısı yaptığınız da arayın ulusal gazeteler gelsin haberinizi yapsın. Yerelde yiyip, ulusala yumurtlayacaksın. Yok, öyle bir şey…
Biz her konuda tarafsız hareket ediyoruz. Herkese eşit davranıp, kimseyi ayırt etmiyoruz. Olması gereken bu. Lakin dönüp baktığımızda kim taraf olmuş ise reklamlar boş boy gazetelerinde yayınlanmış. Basın etiğine uymayan bu davranış, bizleri üzdüğü gibi sizlerin de şeffaflığını ortadan kaldırmıştır. ‘Bu falan gazetenin adamı’ diyecekler doğru da yazsanız, yanlışta yazsanız kimse sizin yazdığınız habere ve habere konu olan şansın söylemlerine inanmayacaktır. Çünkü objektifliğini kaybetmiş, tabiri caiz ise ‘Satılmıştır’
Ama herhalde taraf olsaydık belki gazete iyi para kazanırdı. Partilerde birilerinin basın danışmanlığını yapan ayrımcı şahıslar seçim oldu mu kendilerini padişah zannediyorlar ve kendi eşine dostuna destek çıkmayı iyi biliyorlar. Sadece reklam değil para verip haber yaptırmayı da iyi bilirler. Kusura bakmayın basın danışmanları kimse çocuk değil ve herkes kimin ne yaptığını iyi takip ediyor.
Gün ola devran döne… Yarın derneklere geldiğinizde ne diyeceğinizi çok merak ediyorum. Herkes ekranlara oynuyor. Tonlarca para harcıyorlar, bir saatlik programa… Kim izliyor veya kaç kişi izliyor oda muamma… Gazete sayfası oldu mu inanın görüntüden daha çok akılda kalıyor. Tonlarca para veriyorsunuz, karşılığını alamıyorsunuz. İnsanlar kapalı mekânlarda oturup televizyon seyretmiyor. Açık havada gazete okuyor.
Neyse biz söyleyeceğimizi kaleme alıp düşüncelerimizi sütunlara taşıdık. Yazacak çok şey var, biz seçim öncesi sizlerden daha etik davranıp, kimseyi bildiklerimizle karalamak istemiyoruz. Çünkü bazı insanlar bu günleri bekler. Tüm kirli çamaşırlar bu zamanlarda ortaya çıkar veya çıkarılmak istenirken, para ile susturulur.
Dediğimiz gibi biz bu işi layığıyla yapıyoruz. Kalın sağlıcakla… 29 Ekim Cumhuriyet Bayramınızı kutluyorum. Ayrım yapanları kınıyorum.
Not: Yerel gazetemde Atatürk fotoğrafı var bazı kesimler rahatsız oluyor ama ben atamızın fotoğrafını koymaktan gurur duyuyorum buda böyle biline.
YORUMLAR