7 Haziran seçim çalışmalarını dikkatle izliyoruz. İnanın şaşkınlık içerisindeyiz. Siyasi partileri verdikleri vaatler noktasında reklamlardaki bonus kafalar gibi görmeye başladık. Bu anlayış içerisinde birileri toplumun aklı ile dalga geçiyor sanki… bir şeker dağıtmadıkları kaldı. Ülkenin dertleri ile ilgilenen problemlerin kaynağında çözüm üretmek adına çaba gösteren bir siyasi aktör grubu göremiyoruz. Koltuklar mı? Yoksa ülkenin çıkarları mı? Diye sorsak tüm siyasi aktörler mangalda kül bırakmazlar. Ama şunu da anlamakta zorlanıyoruz eylem ile söylemler arasında hiçbir tutarlılık yok. Bu ülkemize bizlerden bir umut bekleyen tüm insanlığa karşı bir ihanettir diye düşünüyorum. Bir toplumun şirketin ya da adını her ne koyarsanız koyun gelişmesi için ortak akla ihtiyaç vardır. Ortak akıl sürecinde de muhalefet şarttır. Bu muhalefet bizim bildiğimiz ve gördüğümüz muhalefet anlayışı asla ama asla değildir. Bizlerdeki muhalefet anlayışı her şeye muhalefet etmek olduğu gibi doğru ya da yanlış olsun ya da olmasın her şeye bir kulp takmak olarak algılanıyor. Birileri bu anlayışın yanlış olduğunu, faydadan daha çok zarar verdiğini anlatmalı hatta dikte etmeli zorla akıllarına sokmalı ki ülkem ve bizlere umut diye bakan tüm insanlığa karşı sorumluluklarımızı yerine getirebilelim. Değerli okurlar muhalefet kavramında üç temel yapıtaşı vardır. Bunlardan birincisi geribildirim vermektir. İfade edilen şeyin doğru anlaşılıp anlaşılmadığını anlamamızı sağlar. Bu kavramı özellikle askerlik döneminde yaşamışızdır. İkinci yapıtaşı ise eleştirmektir muhalefet etmektir. Bu bizim bakış açımızdan eksik olan ya da daha iyi olmasını sağlayacak olan kısımdır. En önemlisi ve katma değer sağlayan ise eleştiri sonrası BENCE diye başlayan ve iletişim dili açısından da sinerji yaratan ifade ile başlayan alternatifini söyleyebilmektir. Bu alternatif fikir ya da yaklaşım her şeyin daha iyi olması adına çok değerlidir. Siyaseti son dönemler de daha yakından yaşamaya başladım. Burada gördüğüm inanın dostlar yüreğinde hizmet aşkı olmayan insanların bu yoğun tempoya alışması, akıl ve beden yükünü taşıması mümkün olamaz. Bu süreçlerin sadece bir statü ya da dünyalık için yapılıyor olması anlayışı ise kişinin ve siyasi partilerinde sürdürülebilir bir başarı sağlayamayacakları inancındayım. Sonuç olarak seçim sürecinde ne olursa olsun o koltuklara oturmak mevki makamları doldurma sevdası kısacası ihtiraslar ülkemizin de hedeflediği şeyleri yapmasını geciktirecektir. Buradan tüm siyasi aktörlere seslenmek istiyorum. Yüreğinizden Allah korkusunu eksik etmeden halka hizmeti hakka hizmet olarak görmeleridir. Bu lafla olmaz ağızdan çıkanları eylemler desteklemedikçe de hiçbir anlamı olmayacaktır. Türk milleti olarak artık bizler boş vaatleri değil eylemleri görmek istiyoruz. Artık dünkü Türkiye yok dünkü Türk halkı yok. Bu millet uyandı sizler de uyanın da projeleriniz ile bu milleti hak ettiği yere taşımak adına ne yapacağınızı projelerinizi bizlere aktarın bonusları değil. Bu kadar küçük işletmeler ile katma değerli üretim yapmadan kısaca karlılık olmadan firmalar nasıl kalkınır. Daha yüksek teknolojiye ve nitelikli iş gücüne nasıl kavuşabilir. Toplumun değerleri ile barışık ve bu değerleri yaşayan ilim sahibi gelecek nesilleri nasıl yetiştireceğinizi anlatın. Bir arada ortaklık yapamayan insanımızı ve işletmeleri birleştirmeden güçlü sermayeyi nasıl oluşturabileceğinizi anlatın. Özümüzde kutuplaşma varken; il ve ilçe milliyetçiliği yapan bir anlayış varken; bırakın çözüm üretmeyi yaşadığımız ili daha da kutuplaşmasına neden olan sivil toplum örgütleri yapılanmalarını nasıl çözeceğinizi anlatın.
Bu çözümleri konuşurken ve ortak akıl ile çözüm üretirken cesaret ile şefkatle ve merhamet ile iletişim kuran siyasi aktörler ve partiler hayal ediyoruz. Aksi mi “savaşlar ile kazanılmış hürriyetler (değerleri ile yetişmiş eğitimli bir toplumun sonucu olarak) iktisadi kalkınma ile desteklenmedikçe yok olmaya mahkûmdur.” Allah milletimizin yar ve yardımcısı olsun.
YORUMLAR