Bu yazımda bir aşk hikayesi var. Dışarıdan bakınca dram gibi görünse de gerçek bir aşk bu. Bir baba ve kızının aşkı. Hayata tutunma, yaşatma, sevgi, bağlılık, mücadele ve asla pes etmeyen baba ve kızı: Tanju Altınay ve onun göz nuru, biricik prensesi Şevval. Hepimiz tanıyoruz fakat bilmeyenleriniz için tanıştırmak istiyorum. Tanju Altınay işinin ehli bir gazeteci; Milliyet Akdeniz’in “İşte İnsanlar.” Köşesinin mimarı, Tantana Gazetesi ve Hit Magazin Dergisi'nin imtiyaz sahibi.
Tanju Altınay, magazin dünyasından, sanat camiasının ulusal ve lokalde tanıyıp sevdiği iş dünyasından bürokratına kadar samimi diyaloglar kurabilen hep pozitif ve duayen gazetecidir. Benim izlenimime göre Antalya’da gördüğü değerin çok üstünde keskin zekaya ve güçlü bir kaleme sahip. İşindeki duruşu profesyonelliğin kitabını yazdırır, tam bir sanatçı. Çünkü o asla yaşadığı sıkıntıları işine yansıtmayan kızının güneşi bir baba.
Şevval doğduğundan beri kas hastalığının pençesinde mücadele veriyor. Nasıl hayat dolu, nasıl güzel… Şimdi 12 yaşında; pembe ojeleri, süslü kıyafetleri… Çok da sosyal, arada instagramda canlı yayın yapıyor. İsmi gibi “Şevval Hilal'i" gözlerinin içindeki o ışık, sevgisi; büyüledi beni. Biliyor musunuz, imrendim Şevval’e, öylesine güçlü ki babasına karşı güveni.
Hani babalarınızı hep bir çınara, dağa benzetirsiniz; Şevval’in bir güneşi var.
O güneş her gün Şevval’e ışık yontuyor, hilalin ışığı Şevval’in gözlerinde parlıyor.
Kendimden biliyorum kızların ilk aşkı
babalarıdır. Öyle babalar var ki kızının ya da oğlunun saçını okşamak için elini uzatsa sanki uzuvları kırılacak. Herkes evladını sever, belki herkesin sevgisini gösterme şekli başkadır. Tek bir gerçek var içinizde yaşadığınız sevgiyi hissettiremiyorsanız çocuklarınız bırakın başını, yüreğini de yaslayamaz size; derin boşluğa bırakır. Bu boşluğu başka yerlerde doldurmaya başlarsa sonra hep suçlar durursunuz “bir elin yağda, bir elin balda" " Yemedim yedirdim" gibi laflar çok tekrar ediliyorsa bir evde, dönüp kendinize bakın; mutlaka bir yerde bir sevgisizlik vardır ve sizin çaresiz çırpınışınızdır.
Üzgünüm "baba" derken içim acıyor, bazen. Düşünsenize uzak bir şehirdesiniz aktarmalı yolculuklar havaalanında 7 saat bekleme, rötar varsa birde o stresten cebinizdeki para da neredeyse alanda harcamak zorunda olduğunuz çay-kahveye gitti ama mutlusunuz. Umrunuzda değil servet harcadığınız bilet çünkü babanıza koşuyorsunuz öyle yalnız hissettiğiniz bir dönemdesiniz. Sonunda şehrinize ayak bastınız, iki otobüs yolculuğu daha var ve sonunda vardınız. Herkes kucakladı sizi, mutlusunuz. Babanızı buluyorsunuz yanında tanıdık birileri de var ama elinde bir iş var oturup yardım ettiniz ve "Nasılsın baba, artık sarılsak mı?" Diyip kollarınızı doladınız ama onun kolları yere düştü. Yanında birileri var ya ondan öyle olu orta sarılamaz, çocukluğunuz hatırlatır. Sizin de artık bu durumu kabullenmekte biraz geç kaldım demeniz ve bütün o duyguları kollar gibi aşağı bırakmanız gerekiyor. Beklentiler bitirir insanı. Bu durum aslında sizi besler ve daha güçlü olursunuz. Çünkü siz önce kendinize yenilmekten kurtulmuşsunuz demektir. Benim ne gönlümü yaslayacak bir omuz ne de başımı yaslayacak bir çınarım olmadı. insan hele de kadın zaten kendi ayaklarının üstünde dik durabilmeli.
Hep kendimle savaştım, kimseyle kıyaslamadım ve hâlâ kendimle yarışıyorum. Bütün o şiirlerim, sözlerim belki bunlardan oluyor ama ben, ben olmaktan mutluyum. "Bu hayatta geçte olsa sahip olduğum bir aynam var. Minnettarım bakmayı öğreten, zamanı sızdıran sığınağım, ışığım, kalbimin en güzel yansıması ve çocuklarım..." babamı seviyorum onu öyle kabulleniyorum. Duygusallığı bırakıp aklımla görmeye başladığımda her şey netleşti. Hayat bunu öğretti bana. "Hakkımı aldı yıllarım"
Şevval ve Tanju Altınay'dan tam bir ders aldım diyebilirim. Üstünüze dağ yıkılsa da hâlâ nefes alıyorsanız umut var demektir. Kalkar ve daha sağlam basarsınız.
Tanju Altınay gibi babaların yüreğine selam olsun, uzun yıllardır tanıyorum, bir kere bile pes ettiğine şahit olmadım. Düşünsenize Şevval hastanede yatıyor, annesi de başka bir serviste. Bir 24 Kasım sabahı anne melek oluyor. Baba yasını içine gömüp kızı için daha güçlü olmak zorunda. Şevval sayısız operasyon geçirdi. Bir kere bile bir kapıyı çalıp yardım istediğini görmedim. İş gereği birlikte bulunduğumuz ortamlarda fark ettim; herkes dost, herkes can kardeş. Tanju Altınay bu durumlara çok alışık ama ben sorgulamadan edemedim, “Bu baba yıllardır mücadele ederken bir kere hastaneye yanına gittik mi?” Şevval sayısız operasyon geçirdi, bu adam tek başına mücadele ederken bir kere aradık mı? “yapabileceğimiz bir şey var mı?” diye.
Şevval Arabi takvimde onuncu ay. Şevval Hilali bayramın habercisi demek.
Güneşten ışık yontan baba, Şevval'in kalbine güç, ellerine umut; gözlerine yıldız bırakan adam: "Dilerim bu bağınız birçok anne babaya örnek olur." "Omzunda bir iz var yükün dünyadan ağır"
Şevval'in gözlerinde ki ışık hep parlasın.
Bayram sevinci yüreğinizden eksik olmasın.
YORUMLAR