Büyüdükçe eğilir başaklar. Olgunlaştıkça naifleşir, asil olur insanlar. Asilleştikçe de doyumsuz tad alır sohbetler. Hatırı kalır her bir sözün, zihnimize yansıyan ışıktan.
Bilgiyle olgunlaşan insanlara dikkat edin ne kadar da alçak gönüllüdürler. En küçük bir gölge düşürmemek için bu tevazuya; ağzınızdan çıkan her sözü iyice bir elersiniz. Hayranlıkla dinlediklerinizi düşünün… bir süre sonra belki de yüzünü hatırlamazsınız. Sözleri, yıllarca silinmez zihninizden. Mıh gibi aklımıza , kalbimize çakılan yüzler, sözler başka…
Görgüsüzlük iyi bir şey değil azizim.
Herkes maddi varlıklara sahip olabilir, kaybedebilir. Tekrar kazanabilir. Kimse aç değil. Tam bu nokta da Atamız, Aşığımız, Ozanımız; Aşık Veysel vurur gönül telimize:”Yarın mezara girende
Sen toksun da ben aç mıyım?
Aynı yolcuyuz yoldaşık
Sen yolcusun ben bac mıyım?”
Bu sözün üstüne de gönül perden dağılmadıysa artık ne yapabiliriz ki…? Bu toprağa kibirle basıp, toprağın altına gidince ne götüreceğiz? Bir dua edenimiz, sevenimiz bile olmazsa ne için yaşıyoruz bu hayatta? Para için etrafta biriken kalabalıkta sadece sevgisizlik var.
-Yokunu kaç kişi paylaşıyor?
-Kaç kişinin yanında gerçekten sen olduğun için değerlisin?
Siz sanıyorsunuz ki parayla iyi bir duruş, kimlik satın aldım. Herkes hayran, herkes de seni seviyor sanıyorsun.
Bütün yatırımı dış cephende harcamışsın. İçeride de bir sürü çer çöp kalmış. Açsaydık şöyle bir bahara doğru zihnimizi belki nisan yağmurları bereket verir, temizlerdi etrafı. Hep ego, duvar. Hep, şartlanmalar, hep paranın arkasına saklanmalar.
Bu arada “Parayla Saadet Olmaz” deriz ya…
Hep sorulur bu soru:” Para mı? Aşk mı?”
Bence ikisinin de “varlığı bir dert, yokluğu yara” (!)
Parayla ruhunu besleyen, kendini bulunmaz hint kumaşı sananlar var. Ne kadar değer verseniz de göremeyen, sizi değersizleştiren, gözü hep daha çok, daha çok, her şey, herkes peşinden koşsun isteyen, çıkarcı sarmaşık otlara dolanan aç gözlülere de;
Yine Aşık VEYSEL cevap versin:
Güzelliğin on par' etmez
Bu bendeki âşk olmasa
Eğlenecek yer bulamaz
Gönlümdeki köşk olmasa
Bir de, “ one minute!” para her konuda zengin, her konuda haklı da yapmıyor insanı. Manevi değerlerinize biri hakaret ediyor, dalkavuklar gülüp, alkışlıyor. İşte bir gün biri çıkar: Osmanlı tokatı gibi çarpar”Kimsin sen!?” “Hadini bil!” diyiverir.
Noldu? Yatlar, katlar, arabalar? Kim kurtaracak seni? (!)
Yunus Emremiz boşuna mı demiş “İlim, ilim bilmektir. İlim kendin bilmektir. Sen kendini bilmezsin. Ya nice okumaktır?”
Demokratik bir ülkede ve bilginin, teknolojinin gelebileceği en üst sevide yaşıyoruz. Herkesin dini, görüşü, fikri, zikri kendi boyutuna göre. Anlayış ve saygı göstermek zorundayız. Fakat kimse inandığın Allah’ın Resulü Ekrem’ine, bayrağına ve askerine saygısızlık edemez! Böyle bir cüreti kimse gösteremez!
Bunları savunup, koruyamıyorsak, kütlemiz boşuna bu hayatta yer işgal ediyor.
Görgüsüzlüğe de alıştık azizim. Kendini bilmezliğe tahammül edemiyoruz.
Barış Manço’nun dediği gibi: “Her bir yanı altın, gümüş, taş olsa
Dalkavuklar etrafında el pençe divan dursa
Sapa, kulba, kapağa itibar etme dostum
İçi boş tencerenin bu sofrada yeri yok
Para, pula, ihtişama aldanıp kanma dostum
İçi boş insanların bu dünyada yeri yok”
Vitrini süsleyip ruhunu, zihnini, içini aç bırakırsan. Kalbinde doyumsuz, aç gözlü olur. Ne gerek var bütün bu gösterişe. Biraz ağır olsak ne olduğumuz az çok profilimizden belli olur. İçi boş tencereyi ne diye açıyorsun? Sende olandan bize ne? -Ülkemiz için ne yapıyorsun?
-Bulunduğun ortama ne katıyorsun? -Ruhunda sanat var mı?
Olmayanın gözüne sokuşturmaya çalıştığın paran değil, sadece boşluğun.
-Bugün kaç çocuk güldü seninle?
-Kaç çocuğun elindeki kaleme sebep oldun?
-Kaç şehit evinin kapısını çaldın?
-Kaç defa birinin hayatına dokundun, kan verdin?
Görgüsüzlük iyi bir şey değil azizim.
Bu acımasız dünyada ruhunu kirletmeden, renklerini ve kalbinin melodisini kaybetmeden, kendin olabilmek; en zor sanat.
Bahar geldi. Ektiğimiz çiçekler öyle güzeller ki, renk renk…
Kimsenin renklerinizi soldurmasına izin vermeyin.
YouTube da yeni keşfettiğim bir şarkı var
Atilla Yılmaz söylüyor, şarkının sözleriyle veda etmek istiyorum. Vatan görevi yapan bütün askerimize, haklarını arayan UZMAN ÇAVUŞLARA ve okuyucularımıza armağanım olsun.
Yine Vatan Derdindeyim
Acılarla körüklenen
Yine vatan derdindeyim
Bir meçhule sürüklenen
Yine vatan derdindeyim
Bir meçhule sürüklenen
Yine vatan derdindeyim
Bak ellerim nasır benim
Bir günüm bir asır benim
Türkülerim esir benim
Yine vatan derdindeyim
Dört bir yanım yalan dolan
Güzel yurdum olmuş talan
Sakilleri akil olan
Yine vatan derdindeyim
Sakilleri akil olan
Yine vatan derdindeyim
Bak ellerim nasır benim
Bir günüm bir asır benim
Türkülerim esir benim
Yine vatan derdindeyim
YORUMLAR