Mescid-i Aksa’ya yapılan saldırılarla ilgili sosyal medyada yaptığım paylaşımlara yurt dışında yaşayan ünlü bir araştırmacı yazardan, farklı bir bakış açısıyla açıklama geldi. Şimdilik ismini veremeyeceğim bu yazara biz, şu an: "İsrail, Türk Dostluk ve Barış Elçisi” diyebiliriz. Bu saldırılarla ilgili bir kaç soruma içtenlikle cevap verdi.
Barış Elçisi: İsrail karşıtı paylaşımlarınız var, Sibel Hanım.
-Bugün, ilk Kıblegahımıza saldırı oldu. Tepkimde biraz doğal ve haklı değil miyim?
Barış Elçisi: Kudüs ve Tel Aviv’de geçen yaz bulundum, tabi üst düzey yetkililer de vardı ve ayrıca söylediğim benim şahsi kanaatim: "İsrail'in, Türklerle hiçbir problemi yok hiç de olmadı.”
-İsrail halkıyla bir polemiğimiz, sorunumuz yok ki bizim derdimiz ırkçı İsrail Başkanının tavrı….
Barış Elçisi: O biraz protestolardan dolayı ortalığı şişirmeye çalışıyor doğru.
Ama Kudüs’te bizzat bulundum her bir dini değer en iyi özenle korunuyor.
Araplara karşı ortak bir kamuoyu düşmanlığımız var hatta eminim ki ilişkiler hakkıyla yeniden tesis edilse, İsrail bölgenin güvenliğinde Türk askerine de yer verirdi, yeni yapılaşmalarda da Türkler rol alırdı. PKK dostu Arafat da, hain filistinliler de dost değil, inanın.
-Neden, Mescid-i Aksa, siyasi hedef?
Her fırsatta…
Barış Elçisi: Sokak protestoları Netanyahu’nun yargı reformu adı altındaki diktatörlük planlarına karşı Tel Aviv’de giderek atıyor. Ordu içinde de bölünmeler var, İsrail iç savaşa sürükleniyor. Bu yüzden bizim de alışık olduğumuz gibi politik saiklerle “ortak düşmana” saldırarak Netanyahu Israillileri konsolide etmeye çalışıyor. Eğer terör kisvesi altında Yahudileri Müslümanlara karşı örgütleyebilirse kendisine yönelen öfkeden kurtulabileceğini sanıyor.
-Sözleriniz çok akılcı fakat bu saldırı çok canımızı yaktı, ondan ısrarla tekrar ediyorum. Aklım ikna olsa, kalbim tekrar ediyor: İslam camiasına göz dağı mı? “ Bakın kaleleriniz yıkılıyor, sahipsiz bıraktınız” demek için mi? Mescid-i Aksa’ya dünyanın gözü önünde camları indirilerek, sis bombalarıyla girildi? Bugün İsrail postalları ezdi, Aksa’yı.
Barış Elçisi: İsrail'in böyle bir amacı olsa sadece müslümanların değil Hrıstiyanların pek çok kutsalına da zarar verebilirlerdi. Via Dolorosa mesela, hristiyanların hac yolu. Ya da İsa’nın çarmıha gerildiği kilise de benzer bir son yaşardı. Halbuki bu bölge hali hazırda tüm etnik unsurları ve tarihiyle hakkıyla korunuyor. Hatta müslüman bölgesine müslüman olmayan turist bile alınmıyor ayrıca, İsrail pasaportu olan çok sayıda Filistinli var. Bu mutual yaşam tarzını benimseyen Araplar demografide yüzdelik payını her geçen gün artırıyor ve çok iyi koşullarda yaşıyorlar. Burada altında acıklı fon müziği olan her videoya inanmamak gerekiyor gerçekten. Unutmayın ki aynı medya Türkiye’nin de “Kürtlerin olan” topraklarda işgalci olduğu ve Kürtlere zulmettiği iddialarını pompalayabiliyor. Doğru bilgi politikadan ve medyadan bağımsız olmalı.
-Ama bugün Mescid-i Aksa’ya saldırı oldu, olmadığını mı var saymalıyız? Politikayı bilmem. Doğru bilgi medyadan uzak olursa, işte böyle; darma duman oluruz. Bu saldırı aslında Mescid-i Aksa’ya değil de, oraya sığınanlara mı, yapıldı demek istiyor sunuz? Yani, hedef Mescid-i Aksa olsa, Irkçı Başkan daha da ileri gidebilirdi…
-Olayı siyasi bir propagandaya mı bağlamalıyız?
Barış Elçisi: Şimdi bu bir takım Filistin masalları, sol örgütlerce kullanılırdı 70'lerde. Kudüs bildiğin solcuların davasıydı yani…80 darbesinden sonra bu dava İslamcılar tarafından üstlenildi, “intifada” masalı başladı; bakın o gün bugündür her gün Mescid-i Aksa’ya saldırı olur, fakat bir tek mermer orada aşınmamıştır, son bir aydır siyasi olarak zorda olan bir Netanyahu hükümeti var; bugünün dozu biraz farklı olabilir fakat hiçbir durumda İsrail’in tarihi ve kutsal addedilen değerlere bizzat bir saldırısı söz konusu degildir. Tekrar ediyorum, bugün Süleyman Şah türbesini Türkiye İşid’den korumak için taşıdı, yeri geldi konsolosluğunu kapattı veya Musul’da olduğu gibi saldırıya uğradı. israil’de hiçbir zaman böyle bir muameleye maruz kalınmadı. Zaten bu bölge İsrail’in toprağıdır. Provokasyon burada yalnız diktatör olma heveslisi Netanyahu’ya yaramakta, ayrıca hassasiyeti olan İslam ülkeleri ve buralardaki bu ideolojideki insanları konsolide etmektedir.
-Bir çelişki var, dediğiniz gibiyse; bunlar kışkırtmak amacıyla yapılan güç gösterisi mi? İsrail parayla sınırlarını koruyor ve aslında bakın ben dünyanın gözü önünde Nebi’nizin ilk kıblesine postalla girecek kadar güçlüyüm mü diyor? Bütün bunlardan ne anlamalıyız?
Barış Elçisi: israil gibi savaşa ve kaosa dayalı bir milliyetçilik ve ülke profilinde bu gibi düşman algılarına hep ihtiyaç duyulur. Bu gerilimler zaman zaman azalsa da o korkuyu her zaman İsrail halkına aşılamak isterler. Bu şartlarda Israil tüm bölgeye hakim olsa dahi barışta birlik ve beraberliğini bugünkü gücüyle sürdüremez. Bu yüzden burada kavga bir gruptan ziyade gölgelerle yapılıyor.
Yoksa dort kez resmi olarak savaşan ve çok fazla cephede Mısır’dan Suriye’ye tüm Müslüman ülkeleri hallaç pamuğu gibi atan Israil istese bugün bütün Filistini dümdüz edemez miydi?
Bütün bu çözümsüzlüğün kaynağı bizzat çözümsüzlüğün çözüm olması: Topraklarımızı bizden alacaklar mı? Yine vatansız kalacak mıyız?” diye düşünmeyen bir Yahudiyi o çölde tutamazlar zira, bugün bile birçok maddi teşvik ile ancak nüfusunu koruyabilen Israil, çözüm olursa Arap ülkesine dönüşür.
-Hatırlayalım Abdülhamit Filistin için ne kadar çok direndi hatta tahtından da Filistin için oldu. Satmadı.
Theodor Herzl, tüm yaşamını Yahudilerin tarihi Filistin topraklarında bir devlet kurmaya adamıştı.
-Şu an yapılanlar yüz yıl öncesinden devam eden dava ve biraz da hazım sorunu mu? Diye sormak istemiyorum aslında cevabını hepimiz biliyoruz. Sizin yazılarınızdan da bildiğim üzere şimdi Herzl’in kökenlerine kadar gideriz. (!) Aslında bu tarihi konulara çok hakimsiniz sizin bilginize de güvendiğim için sadece gerçekten emin olmak için sormak istiyorum: Theodor Herzl Avusturya kökenli mi? Evet ya da hayır şeklinde de cevaplaya bilirsiniz. Konuyu çok da dağıtmak istemiyorum.
Barış Elçisi: Evet, Theodor Herzl Avusturya kökenli.
-Aslında bu noktada bir şeyler için biraz geç kalındı. Sizce, Filistin topraklarını sattıktan sonra, Mescid-i Aksa’da islam camiasının bir söz hakkı var mı? Yarın Kıblegaha, Siyonistler yerleşip ayin yapar ve hepimiz seyrederiz.
-Sizin öngörünüz nedir? Mescid-i Aksa’ya nasıl sahip çıkabiliriz?
Barış Elçisi: Israille iyi ilişkiler tesis edilerek, hal hazırda Libya ile iyi olan ilişkilerle birlikte 1974 Kıbrıs Harekatındaki üçgen yeniden kurulabilir ve bu bölgedeki en iyi ittifak oluşturulur. Israil ile iyi ilişiklerimizin Avrupa’da Asala’ya yapılan operasyonlarda ve Kıbrıs Türk cumhuriyetinin özgürleştirilmesinde belirleyici olduğu unutulmamalı. Hatta en son Karabağ harekatında Azerbaycan’a Israil’in desteğinin ne kadar değerli olduğunu bir kez daha gördük. Tarihte birlikte yaşadığı her milletin zulmünü gören Yahudiler bir tek Türklerden zulüm görmemiştir. Ermeni soy kırımının hâlâ tanınmaması yine İsrail lobisinin Türklerden yana tavrından dolayıdır. Bütün bu bilgiler ışığında açıkça söylenebilir ki Türk ve İsrail toplumları bin yıldır bu topraklarda barış ve huzuru sağladığı gibi bundan sonra da tesis etmeye ehildir.
-Sayın Barış Elçisi, Son olarak toparlarsak aslında: Türkler, oyuna gelmeyin, bir algı oluşturulup yıpratılmak isteniyor; eğer şiddete şiddetle karşılık verirseniz birilerinin ekmeğine yağ sürülecek” diyebilir miyiz? Sonuçta biraz düşünürsek Mescid-i Aksa bütün dinler için önemli. Provakasyonlara kulak vermeden, İyi ilişkiler tesis edilip kutsal değerlerimize sahip çıkabiliriz. Bu çok daha iyi geliyor kulağa çünkü İslamiyette asla terör yoktur, sevgi ve iyilik üzerine inşa edilmiştir.
“Taş atana, gül atar müslüman”
-Dilerim Mescid-i Aksa artık siyasi hedeflerden çıksın. Irkçı başkanı da Allah rahmetiyle ıslah etsin.
-Kendi adıma mutlu oldum, biraz zor oldu bu konuda farklı bir pencereden bakmak(!) En değerlisi de bir çözüm önerisi sundunuz.
Üstadım, çok teşekkürlerimi ve hürmetlerimi sunuyorum.
-Konu hakkında son olarak bir mesajınız var mı?
Barış Elçisi: Çizginiz, samimiyetiniz ve öz manevi değerlere bağlılığınız, köklerinize sadakatinizi dünyanın bir ucunda ki bizlere hissettiriyorsunuz. Ben teşekkür ederim.
Son olarak söylemek isterim ki, hassasiyetlerimiz olan konularda özellikle yaralarımızı kaşıyan paylaşımlar yapılıyor. Yanlış inanışlar vuku buluyor. Bugün şahit olduğum İsrail, Türk gençlerinin de gururla mesleklerini icra ettikleri, mutlu yaşadıkları bir ülkedir. Toplumsal olarak günlük hayatta burda Avrupa’nın aksine herhangi bir ırkçılık da sözkonusu değildir. Hükümetlerin kendi arasındaki seçim odaklı dalaşı, halka inemeyecek kadar temelsiz ve gerçeklerden uzaktır. Tel Aviv’e gidin, Kudüs’e gidin. Biraz Antalya’dan bulacaksınız. Bu coğrafyada Türkiye enfiye çekerse, İsrail hapşırır. Atatürk’ün dediği gibi:”Arap çöllerinde daha fazla Mehmet kaybetmeye tahammülümüz yok.” Panislamistler ve Neo Osmanlıcıların kara propagandasına kapılmadan gerçekleri konuşmalıyız. İsrail, Türk dostudur. Türkler yahudilerin uzun süre hamiliğini yapmıştır. Bize yakışan bugün de bu bilinçle hareket etmektir.
Türkiye’nin Bestekarı Murat KASAP’ın tam noktayı koyarken denk gelen, YouTube’da paylaştığı yeni şarkısı “AFFET.” Mescid-i Aksa’nın kalbimdeki sözlerine tercüman oldu. Mescid-i Aksa’nın Uhrevi iklimini yazdığım bu yazıma Murat Kasap’ın ilahi bir esintiyle söylediği Affet’in rüzgarını katıyorum:” Senden gayrı sazımın teli tükendi. Senden gayrı duygularım bir bir yeşerdi. Şimdi yetim kaldım, fani dünyada. “Atasız kalmak zor”dedim, Mevla’ya. Affet.Hatam olduysa çalıp, söylerken. Murat Kasap.
Allah affetsin, hepimizi. Manevi değerlerine sahip çıkamayan ümmetini affetsin, Resulü Ekrem. (S.A.V.)
-Kudüs şairi Mehmet Akif İnan’ın: “Mescid-i Aksa”şiiriyle vedalaşmak istiyorum.
Tekrar görüşmek dileği ile…
“Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde,
Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu….
Varıp eşiğine alnımı koydum,
Sanki bir yeraltı nehr çağlıyordu….
Gözlerim yollarda bekler dururum,
“Nerde kardeşlerin”diyordu,bir ses.
İlk Kıblesi benim ulu Nebi’nin,
Unuttu mu bunu acaba herkes?
Burak dolanırdı yörelerimde,
Miraca yol veren hız üssü idim…
Kutsallığım belli şehir ismimden,
Her yana nur saçan bir kürsü idim.
Hani o günler ki binlerce mü’min,
Tek yürek halinde bana koşardı,
Hemşehrim nebiler hatırı için,
Cevaba erişen dualar vardı…
Şimdi kimsecikler varmaz yanıma,
Mü’minden yoksunum tek ve tenhayım…
Rüzgarlar silemez gözyaşlarımı,
Çöllerde kayıp bir yetim vahayım …
Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde,
Götür Müslümana selâm diyordu
Dayanamıyorum bu ayrılığa
Kucaklasın beni İslam diyordu."
YORUMLAR