Mustafa Kemal ATATÜRK: Ülkemiz şu iki şeyin ülkesidir: Biri çiftçi diğeri asker. Biz çok iyi çiftçi ve asker yetiştiren bir ulusuz. İyi çiftçi yetiştirdik, çünkü topraklarımız çoktur. İyi asker yetiştirdik, çünkü o toprakları isteyen düşmanlar çoktur… bundan sonra da daha iyi çiftçi ve asker olacağız. Ancak bundan sonra asker oluşumuz artık eskisi gibi başkalarının hırsı, şanı, şöhreti ve keyfi için değil; yalnız ve yalnız bu aziz topraklarımızı korumak içindir.” M. Kemal Atatürk.
-Önderimizin bu sözlerini okuyup şu an geldiğimiz noktaya bakınca ne görüyoruz?
-Türk milleti olarak biz askerimize ve çiftçimize ne kadar değer veriyoruz?
İlk işaret eğitim. Gerçekten de çağı yakalayan eğitim kurumlarımız var. Ne kadar da zorluklarla ayakta kalma mücadelesi içindeler. Sürekli yap boz tahtasına dönen bir eğitim sisteminden ne bekliyoruz?
Bir de araya online derslerin girdiği bir pendemi dönemi gerçeğimiz de var. kaybolmuş bir nesile imza atıldı. Arada sıyrılan gençler elbette var. Hedefleri olan, idealleri peşinde koşan genç ufuklar umudunuz.
Eğitilmeyen genç jenerasyon heba edilince, geleceğimiz o hep telaffuz ettiğiniz” dış mihrakların” elinde olur. Maşa gibi kullanılır dururuz.
Askerimizin de durumu ortada. Bir emekli genel kurmay başkanının ulusal yayım yapan bir gazeteye verdiği demeçte “uzman çavuşlar yaşlanmaz ” sözü var. Tabiki de savaşta, sınırda, hain ordularına karşı genç, tecrübeli ve dirençli askerler olacak.
-Bizim anlayamadığımız bu askerler 20 yıl zor şartlarda çalıştıktan sonra ne yapacak?
-Sonraki hayatı bir güvenceye bağlanmazsa onca yıl askerlikten sonra, ne iş yapacak? Kadrosu yok.
Sözleşmeli er ve erbaşlar da mağdur. Üstelik kanun var nizam yok. Yani 6191 sayılı yasa çıkmış 7 yıl süre sonunda devletin başka kademelerinde çalışma hakları var 2011 de çıkan bu yasa hâlâ uygulanmadığı için Er ve Erbaşlar işsiz, çaresiz. Mağdur.
Sözleşmeli Er ve Erbaşların bağlı oldukları bir dernekleri de var. SÖZPER Malul Derneği Genel Başkanı Abidin KOCABUĞA:” Sözleşmeli erlerin özlük haklarında bir sivil taşeron işçide olan, devlet memurunda bulunan haklar hiç bir Er ve Erbaşların sözleşmesinde yok. Cumhurbaşkanımızın onayladığı, imzaladığı, resmî gazetede yayımlanan, meclisimizin onayladığı kanun; Kara Kuvvetlerinde %90 yerde uygulanmıyor. 2011’de kanun çıktığında sözleşmeli erlerin 7 yıl sonra memur olacakları ve tazminat haklarını alacakları her yerde yazıldı. Fakat şu an hiç bir haklarını alamadıkları gibi işsiz kaldılar. Biran önce 40 bin askerimizin mağduriyetinin giderileceği çözümler getirileceğini umut ediyoruz.” Dedi.
10-15 yılın sonunda bu dirençli, tecrübeli uzman Çavuşlar ve sözleşmeli Er ve Erbaşlar, bu askerlerimizin yüreğindeki vatan aşkını söndürmek mi amaç?
Ne olursa olsun yüzlerce mesaj var gazetemize ve sosyal medya aracılığıyla bana gönderilen o mesajlardaki ruh, o kadar güzeller ki ve “her koşulda vatan İçin ölmeye razıyız, sadece bize neden değer verilmiyor, çok üzgünüz” diyorlar.
Bir uzman çavuşun Twitter mesajı:”Mobbing yer ölür, haksızlığa uğrar ölür, kadro alamaz ölür, vatan için kurşun yer ölür, tüm bunlar yüzünden bunalıma girer ölür. Siz,şehit olan bu uzmanı çoktan öldürdünüz. Törenle son yolculuğumuza uğurlarken vicdanınızın yaşlarını da bizimle susturdunuz.”
Sözleşmesi biten Erbaş’ın mesajı:”Tüm kamu işçilerine, belediye işçilerine, vekil imamlara dahi kadro veriliyor, haklarımız bize niye verilmiyor ki? Biz, başka bir ülkenin askeri miyiz?
-Ben de sözleşmeli Er ve Erbaşların sorusunu T.C Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına soruyorum: Neden, kanun çıktığı halde yönetmeliği uygulamayıp, askerlerimizi mağdur ediyorsunuz?
-Bu konunun muhatapları kim kime gidecekler bütün televizyonlarda, gazetelerdeler kim görüp, ne haldeler fark edecek?
Halit Ziya Uşaklıgil’in dediği gibi:” İnsanlar en evvel vicdanlarını susturacak bir sebep bulurlar”
Bu vatan için savaş desinler en önde giderim, siyaset bilmiyorum gerekiyorsa onu da öğrenirim bir askerin feryadını, göz yaşını yazmak kadar hiç bir şey daha zor olamaz benim için.
Atatürk’ün üçüncü işareti,tarım.
-Tarihi dokusu, her bölgenin kendine has coğrafi özellikleri, denizi, iklimiyle güzelim Türkiye Cumhuriyeti topraklarının ne kadarından verim alabiliyoruz?
Dünyanın en verimli topraklarında yaşayıp dünyanın en verimsiz ürünlerini biçer olduk. Çünkü kendimize has verimli tohumlarımıza sahip çıkamadık. İhraç ettiğimiz tohum ve gübre ile topraklarımızı, ürünümüzü heba ettik. Bu kadar zengin topraklarda geçim derdine düştük. Çiftçi tohumu, gübreyi, mazotu dert edip kara kara düşünüyor.
-Topraklarımızı daha verimli kullanabilmek için, Tarım Bakanımız nasıl bir iyileştirme düşünüyor?
Güzel şeyler de var elbette umudumuz, geleceğimiz için gerçekten çalışan yüzümüzü güldürüp, gönlümüze taht kuran, Selçuk BAYRAKTAR. 100. Yılımıza Selçuk Bayraktar ve milli savunmamızın gücüyle daha sağlam adımlarla yürüyoruz. Biz Üreten Türkiye istiyoruz, her anlamda, üreten. Sınırlarımızın dışında güvende hissediyoruz. Sınırlarımızın içinde neden tedirginiz?
Bu topraklara hepimizin borcu var. Çok ağır bir vebal. Vebal diyince aklıma hep uzman çavuşların 37 yıldan beri mücadelesi ve Er ve Erbaşların mağduriyeti geliyor, umutlu bekleyişleri ve devletine inançları sonsuz.
Hayalim; Eğitime önem vererek, daha çok okuyarak, bilim adamlarını yetiştirip olanak sunarak, Şehit ailesine sahip çıkarak, askerimizi koruyarak, çiftçiyi destekleyerek, kendimizi yenileyerek; çağı yakalayan Selçuk Bayraktar gibi üreten, projeler geliştiren çok Selçuk’ların yetiştiği 100. Yılımıza sağlam adımlarla yürüyen ufku açık, bir Türk genç nesil.
Hoşça kalın…
YORUMLAR