Sevgili okurlar
Ben okumaya kitaplarla başlamadım, Küçükken bir savaş vardı. Okumayı bilmiyordum o savaş başladığında. İlkokula başlayıp okumayı öğrendiğimde hala devam ediyordu. İşte bu yüzden gazetelerle başladım ilk okumaya…Savaşın ne olduğunu bilmezken savaştaki çocukların ne yaptığını öğrenebilmek için okurdum siyah beyaz gazeteleri.
Bosna Savaşı, hala hafızamda derin izlere sahip. Bosnalı çocukların çektiği acılar için gecelerce gözyaşı döktüm ben. Öğretmenlerimiz de anlatırdı bize savaşı. Bizim meselemiz değil, biz kendimize bakalım demezlerdi hiç. Kalemi elime alıp ilk şiirimi 7 yaşında yazmıştım. Bosnalı Çocuklar için. İlk ödülümü de o şiirle aldım. O gün bugündür yazarım. Büyüdüm kocaman bir yetişkin oldum ilk yurtdışı gezimi nereye yaptım dersiniz? “Bosna Hersek.”
Peki ya şimdi… Onlarca yıl geçti üzerinden değişen ne var? Şu an oğlum 1. Sınıfa başladı. O okumayı öğrendi. Onun okuduğu şey ne oldu dersiniz? Yine savaş. Ama benim çocukluğumdaki gibi okumuyor o. “Araplar bizi sırtımızdan vurdu. Filistinliler topraklarını sattı.” Yazılarını da okuyor. Bu düşünceye sahip arkadaşlar, sizler, vicdanınıza ne yaptınız? Evet Osmanlı sırtından vurulmuştur ama tüm Arap camiası tarafından değil tarih sahnesindeki bir piyon tarafından… Ve bunun bedeli de ödenmiştir. İsrail siyonist yönetimleri, 1948’den beri Filistin halkını imha edip teslim almaya, ve yok etmeye çalıştı. Siyonist yerleşim politikasıyla Filistinliler topraklarından sürülürken buna karşı direnen çocuk, kadın, yaşlı fark etmeksizin hepsi katledildi. Bugün ise tarihin hiçbir zaman affetmemesi gereken büyük bir zulüm gerçekleştiriliyor. Bırakın din, dil, ırk farklılıklarını insan olanın unutmaması gereken bir katliam. Savaş suçu, insanlık suçu var. Konuşmaya dilim varmaz, yazmaya kalemim. Sussam gönlüm razı değil. Sadece derim ki hiçbir şey yapamasanız da tarafınız belli olsun. Unutmayın şu hikayeyi: Nemrud, ona karşı gelen Hz. İbrahim peygamberin ateşte yakılması emrini vermiş. Meydanda odunlardan büyük bir yığın yapıp odunları tutuşturmuşlar. O kadar büyük bir alevmiş ki, bulutlara kadar yükselmiş. Bütün hayvanlar ateşten korkmuş kaçmış. Nemrud, ne güçlü bir kral olduğunu herkes anlasın, görsün istemiş. Nemrud’un askerleri İbrahim peygamberi mancınıkla ateşin tam orta yerine atacaklarmış.
Bu sırada göklere kadar varan ateşe doğru bir karınca ağzında küçücük bir damla su ile telaşla gidiyormuş. Başka bir karınca onun bu telaşını görüp sormuş:
– Acele ile nereye gidiyorsun?
Telaşla yetişmeye çalışan karınca, ağzındaki bir damla suyu ellerinin arasına alıp cevap vermiş:
– Haberin yok mu? Nemrud, İbrahim peygamberi ateşe atacakmış. Meydana ateşin olduğu yere su götürüyorum.
Diğer karınca kahkahalarla gülerek demiş ki:
– Senin yanan büyük ateşten haberin yok mu? Ateşe hiç bakmadın mı? Ne kadar büyük, senin bir damla suyun ateşe ne yapabilir ki?
Bir damla su taşıyan karınca:
– Olsun, hiç olmazsa hangi taraftan olduğum anlaşılır.
YORUMLAR