Hayat ertelemeye gelmez sevgili okurlarım. Ertelenince daha zor olan o kadar çok şey var ki hayatta…
Örneğin sabah uyanmak için kurulan alarm… Ertelemeye gelmez. 7’ye kurarsın. Olur, sana 7.05, 7.10, 7.20, 7.30… Ertelersen işe geç kalırsın. Özel sektörde çalışıyorsan patrondan ton laf işitirsin. Benim gibi öğretmensen sınıfın sen gelene kadar 65 kez öğretmenler odasına, 40 kez müdür yardımcısı odasına, 20 kez de müdür odasına giderek “Edebiyatçı yok mu?” diye farklı ses tonlarında sorar. Ve aslında şeker gibi olan müdür yardımcını ve müdürünü sen okula gelene kadar küplere binme kıvamına getirmiş olur. Sen topuklu ayakkabıların ses yapmasın diye tabiat kurallarınca imkânsız görülen “15 cm topukluyla parmak ucunda bir cambaz edası ile sessizce yürüme rekorunu” kırarken sevgili müdür yardımcının o tok sesi ile irkilirsin: “Hoca Hanım!” Tüm şirinliğini yüzüne yansıtacak sevimli bir gülümsemeyle girdiğin müdür yardımcısının odasından imzalamayı ertelediğin onlarca duyuru yazısını imzalar, fedakâr, vefakâr ve cefakâr bir eda ile “Dersim de 9. sınıflara hocam ben hemen geçeyim” der, çıkarsın!
Yahu öyle insanlar tanıyorum ki aşk mı para mı dendiğinde “sabah beni uyandırmayın yeter” diyecek. Velhasıl gece uyumaya direnen beden sabah uyanmamak için bir sat komandosu gibi sizinle savaşmaktadır. Bu yüzden alarm ertelemeye gelmez sevgili okurlarım. Başka neler neler ertelemeye gelmez ki. Ütü ertelemeye gelmez dağ gibi kıyafet birikir, gözünüzde büyür. Diyet ertelemeye gelmez. 1 50 boya 85 kilo olursunuz ve 20 yıldır her pazartesi diyete başlayacaksınızdır. Erkekler için sevgili edinmek ertelemeye gelmez. Ertelerseniz 30 yaşına geldiğinizde çok af edersiniz sevgili okurlarım, sözüm meclisten dışarı bir kadına çiçek almayı dahi bilmeyen kalas gibi bir herif oluverirsiniz. Kalaslık hadi neyse bir de bunların kadına hesap ödeteni, içmez olasıca içtiği nemrut cigarasını aldıranını bile duydum. Evlerden ırak Ya Rabbi!
Kadınlar için de doğru kişiyi bulduğunda evlenmek ertelemeye gelmiyor. Yoksa bunun boyu kısa, bunun saçı yok, bunun göbeği var, bu dişine dolgu yaptırmış modunda gezen bir hatun oluverirsiniz.
Bir de askerlik ertelemeye gelmez(di) sevgili okurlarım. Zamanında yapılmayınca iş güç, evlilik, çoluk çocuk derken daha da zor bir hal alır askere gitmek. Ama “Her Türk Asker Doğar” askere gitmek vatan borcudur değil mi? Ertelemeye gelmez diyeceğim diyemiyorum. Çünkü ertelenince belli ki daha iyi oluyor. Belli bir yaşa ulaşmış mühendislerimizin, mimarlarımızın, akademisyenlerimizin, armatörlerimizin, fabrikatörlerimizin askere gidip de 6 ay ya da 1 yıl ordu evinde paşalara garsonluk yapmasına gerek yok. Bence hiçbir zaman sadece yukarıda yazdığım gruplar değil hiç kimsenin vatan görevi olarak bunu yapmasına gerek olmamalı. Ve kesinlikle vatan görevi karargâhında çöp toplayarak ya da telefonlara bakarak yapılmamalı. Vatan görevi demek vatana hizmet demektir. Buna parayla değer biçilemez.
Kara kış doğuyu vurmuşken titreyerek anasına asker mektubu yazan Mehmed’im; yolun ortasında, kansızca sırtından vurulan polisim; hudut namustur diyerek kuşanıp silahını nöbetteyken yârine ağlayan askerim hiçbir zaman vatan görevini parayla ölçmedi. Canını ortaya koyduğu yolda, can yerine para verip bu işten yırtmadı
Şehidinin ardından vatan sağ olsun diyen dedem, bir evladım daha olsa onu da şehit veririm diye yanan babaannem, kocasına doyamadan toprağa gömen annem, baba diyemeden büyüyen yetim kardeşlerim sizler bu ülkeyi vatan yapanlarsınız. Sizler gururla haykırın: “Vatan sana canım feda!”
Diğerleri mi?...
Hani şu 18.000 lira ile askerlikten yırtanlar siz de bağırabilirsiniz: “Vatan Sana Param Feda!”
YORUMLAR