Kitaplarda, masallarda veya batılı ülkelerin elit ortamları için iyi, nazik ve anlayışlı olmak kavramları yüceltilir hep ve bu davranışların her ortamda, her toplum için geçerli olduğu söylenir. Belki de bu gibi kavramların işe yaradığı yerler vardır ama kesinlikle bu durum toplumdan topluma ve insandan insana değişir. Medeniyet görmemiş, her şeyi kaba kuvvetle hal edeceğini düşünen birine gidip, tatlı dil dökmek ise ancak sizi ezik gösterir. Anlayacağınız üzere nazik ve anlayışlı olmak herkes için geçerli değildir ve özellikle ülkemizdeki toplum için hiç uygun değildir çünkü medeniyetin geç geldiği, özellikle de konuşma medeniyetinden uzak olan insanları düzeltmek zordur.
Aslında insanların hayatı biraz da orman kanunlarına benzer, daha doğrusu insan medeniyetinin gelmediği ülkelerde böyledir çünkü ormanlarda kim güçlüyse ve gözü karaysa o kazanır ve herkes ondan çekinir. Ne yapacağı belli olmayan, raydan çıkan imajı verenler hep öndedir ve karşılarındaki insanlar savunmaya geçer. Gönül isterdi ki diğer yazılarımda olduğu gibi iyiliği, güzelliği ve ahlak kavramlarını yüceltebileyim ama bazen hayatın asıl gerçekleri vardır ve bunları anlatmak gerekiyor. Tabii ki yine iyi olacağız, ahlaklı olcağız ama batı medeniyetinin veya ülkemizdeki masallarda anlatılan hayali kavramların da içinin boş olduğunu belirtmeden geçmemek lazım.
İnsanlara iyiyi, doğruyu anlatmak lazım ve hatta bu devlet politikası olmalı, aileye de eğitim verilmeli belki de ama bu işi başaramayan toplumlar daha fazladır, özellikle bizim gibi ülkelerde bu çok daha yaygındır. Çoğu insanın birbirinin kuyusunu kazdığı, dost görünenlerin arkadan bıçak indirmeye çalıştığı ortamda bile hala iyiyi savunmak güzeldir lakin o insana getirisi olmaz veya çok az olur. Getiriden kastım ise bazen maddi, bazen manevi olaylar ama sonuç olarak; sizi yok etmek isteyen, kandırmaya çalışan ve sizi ezik göstermeye uğraşan birine çok da nazik, iyi davranmak doğru değildir. Türkiye gibi ülkelerde ve özellikle hak, hukuk meselesi olduğunda ise bir kişi haksız bile olsa, yine haklıyım demeye getirir ve gücü de varsa her türlü sizi yener çünkü sizin nazik, iyi ve güzel kalpli olduğunuzu bilir, daha doğrusu sizden zarar gelmeyeceğini düşünür. İşte bu tabuları yıkmak lazım, birazcık asi, gözü kara davranmak güzeldir. Tabii ki her zaman değil ve karşınızdaki insana göre böyle davranmanız gereklidir.
Hayatın tatlı yüzü olduğu gibi bir de acı yüzü vardır, işte bu acı yüz ise herkese şirinlik yaparak ve iyi olarak devam etmez. Bizim gibi toplumlarda iyi insanlara; pısırık, korkak, beceriksiz gibi lakaplar takılır ve hatta eşler arasında bile bu durum böyledir. Önce kendiniz olmak istiyorsanız, birilerini illa mutlu edeceğim veya onlara şirinlik yaparım ve beni sevsinler rollerinden çıkmanız lazım. Çıkmadığınız her saniye ise pasif bir korkak olarak anılmaya devam edersiniz ölene kadar ama bazı yerlerde gözü kara olduğunuzu anladıklarında ise karşıdaki insan hemen geri çekilmeye başlar ve bu yaşıma kadar da hiç şaşmadı bu durum maalesef.
İnsan olmayana, insan gibi davranmak sizi ezik gösterir, küçülürsünüz onların karşısında ve sadece onların değil, toplumun da önünde. Türkiye toplumuna baktığımızda ise yöneticilerini bile kabadayı ister, yumruğunu masaya vurdu mu ses gelecek diye birini elli yıl seçebilirler ve hatta aç kalsalar bile (!) Liderini bile sert, otoriter isteyen bir halka fazla nezaket ise nezaketsizlik olarak anılır her yerde. İster aile olur, ister dost meclisi söyleyeceklerimiz varsa doğru ve dürüst bir şekilde söylemeliyiz, her içimize attığımızda daha büyük olaylar ortaya çıkıyor ve tabi yeri, zamanını iyi ayarlamak lazım. Yazının özetini söylersek, nezaketsizliğe nezaket göstermek, nezaketsizliktir.
YORUMLAR