Güzelce konuşup, güzelce insanları ikna ederler bazıları. Dillerinden bal damlar, herkesi etki altına alıp ve herkesi kendilerine bağımlı hale getirirler. Gerçek olmayan sağdan soldan duyumları, hatta yalan konuları bile öyle tatlı bir şekilde anlatırlar ki karşılarındaki insanlar onları can kulağıyla dinler ve gıpta ile bakarlar.
Böyle kişiler çevremizde vardır ve siz de karşılaşmışsınızdır, onlar kolayca ikna ederler ve kolayca kandırırlar iletişime geçtiği kişileri. Anlayacağınız baya dilleri kuvvetlidir çünkü sürekli aynı filmleri ve yalanları söyleyerek yeni bir zanaat oluşturmuşlardır. Olağan şüpheliler arasına hiç girmezler ve sürekli ön planda oldukları halde kabak onların başına patlamaz, her türlü olumsuzluklardan sıyrılmayı bilirler.
Gelgelelim dilleri kadar keşke kalpleri de iyi olsa, diğer bir deyişle keşke dillerinin kuvveti ve tatlı sözleri, kalplerine de yansısa. Maalesef bu tür insanlar manipülasyon yapmayı iyi bilir, kalplerindeki kötülüğü öyle bir dışarı çıkarma yöntemleri vardır ki sanki o anlattıkları konu kötülük değil de iyilik getirecek insanlığa.
Sihirbazlardır, dilin ve sözcüklerin sihirbazları. Aslında hiçbir şey yapmadan çok şey yapar gibi görünürler ve insanların gözlerini köreltip veya perde çekip, sanki hipnoz ediyormuş gibi sürekli konuşurlar. Kalplerini sorarsanız, işte orası lağım gibidir. Şu da bir gerçektir ki akıllı insanları kandırmaları zordur ama cahil insanların çokça olduğu toplumda, bu gibi insanlar değerlidir çünkü insanlar gerçekleri değil güzel yalanlara inanmak isterler. Örneğin; iki bin yirmi üç yılına kadar Lozan Antlaşması’ndan dolayı yeraltı kaynaklarını çıkaramıyoruz diye gerçek olmayan bir duyum ortaya atıldı, ülkenin neredeyse büyük çoğunluğu buna inandı. Halbuki böyle bir madde yoktu ama böyle bir madde var mı veya yok mu çok kolay öğrenilirdi lakin bu durum siyasetçilerin işine geldi ve sürekli bir duyum olarak nesilden, nesillere aktarılıp inanıldı.
İşte akıllı ve cahil toplum arasındaki fark budur, birileri gerçekleri öğrenmek için araştırma yapıp, sonra da gerçekleri araştıran insanların bilgilerinden ve belgelerinden yararlanmaya çalışır. Siyasiler buna izin vermedi ve siyasi ortamlarda sürekli dile getirildi bu konu. İşte dili kuvvetli olan siyasilerin, maalesef kalbi kuvvetli değildi. Sadece siyasiler değil, bazen evimizdeki insanda böyle gerçekleri çarpıtabilir veya dostumuz, akrabamız olduğunu söyleyen kişiler. Bir ürün alırken bile, satıcının nasıl bir dil kullandığını hepimiz görmekteyiz çünkü işi bu ama insanları yanıltmak ise onun kalbinin iyilik, güzellik anlamında zayıf olduğunu gösterir.
Ülkemizde dili kuvvetli ama yüreği beş para etmeyen insanların sayısı çoktur, böyle olunca güven krizi çıkar insanlar arasında ve kimse kimseye güvenemez. Ülke adeta bir ringe döner, akıllı ve ağzı laf yapanın, diğerlerini manipülasyonla ve diliyle etki altına alıp, onları yozlaştırması öne çıkar. Yolunu kaybetmiş bir toplum ise hiçbir zaman ileriye gidemez, hep durduğu yerde veya geriye doğru gider. Önce kalp düzelmeli, dil ise kalbin yansıması olduğu için her türlü düzelir.
Mutluluğun ve huzurun sizi bulması dileğiyle, saygı ve sevgilerimle
YORUMLAR