"Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır." M.Kemal ATATÜRK
Atatürk burada bizlere, Tarihi öğrenmenin ve milli tarih bilincinin öneminden bahseder. Yani, bir kişinin geçmişini bilmeden başarılı olmanın zor olacağını, geçmişte atalarına ve atalarının başardıklarına bakarak buradan güç alacaklarına inandığını ve bunu milletine kısa cümle ile net bir şekilde ifade etmiştir.
- Gençler atalarının başarılarını gördüğü zaman bu ülkenin ne fedakarlıklar ile kurulduğunu görür. Örnek alır
- O da işte bu yüzden çok çalışır, kendisini milletine ülkesine adar ve hiç yorulmadan çalışır.
Ülkesini muhassır medeniyetler seviyesine çıkmasını sağlar. Bu sebepten dolayı her Türk çocuğunun ecdadını tanımak ve tanıtmak görevidir. Yani her Türk çocuğuna, kardeşine, talebesine, arkadaşına, akrabasına, komşusuna atalarının kahramanlıklarını anlatacak. Unutturmayacak hep bilgiler taze kalacak nesiller boyunca bu böyle devam edecek.
“KADINLARI OKUTUNUZ” Hünkar Hacı Bektaşı Veli Hz.
‘Kadınları Okutunuz’ başlığı ile insanlık tarihi boyunca toplumların kadınlara verdiği değer nispetinde geliştiğini ya da ilkelleştiğini belirterek kadınlarını eğitemeyen toplumların durumunu Tevfik Fikret’ten aldığı “Elbet Sefil Olursa Kadın, Alçalır Beşer” mısrası ile özetler “Hacı Bektaş-ı Veli’nin kadınları okutunuz sözünün genel anlamı, onu toplumda birey olarak kendini temsil edebilme, hakkını arayabilme, yaşayabilme bilgi ve birikimine sahip olmasını sağlayacak her türlü imkânı kadına sununuz demektir.”
Bektaşi inancında kadınlar üzerinde hiçbir baskının olmadığını, Bektaşi kadınının yerine göre ana, yerine göre sevgili, eş, bacı olduğunu ifade eder. Hacı Bektaş-ı Veli’nin felsefesinde kadının Allah’ın Cemal (yüz güzelliği) isminin; erkek de Celâl (hiddet-sertlik) isminin bir tecellisi olarak görüldüğünü belirtir. Kadınların her şekilde sosyal hayatın içerisinde yer almalarını kadınları okuyan toplumların gelişmişlik düzeyinin artacağını anlatmak ister. Hünkar Hacı Bektaşi Veli Hazretleri ne güzel de açıklamış aslında. Okuyan kadını kandıramazsın, eleştiremezsin, kullanamazsın aydın kadın bileği bükülmez yüreği sevgi dolu vatanına hizmet eder.
OnIara AIIah Türk adını verdi ve onIarı yeryüzüne hâkim kıIdı. KaşgarIı Mahmut
Kaşgarlı Mahmut bu sözü öylesine laf olsun diye söylememiştir. Bu sözün alt yapısı var yaşadıkları var dolayısıyla bu sözü tarihe önemli not olarak bilinsin diye düşmüştür. Şimdi bu sözü inceleyelim neden Allah Türkleri yeryüzüne hakim kıldı?
“Eğer topyekün seferber olmazsanız, Allah sizi acı bir azaba uğratır ve sizin yerinize başka bir topluluk getirir de siz savaşa çıkmamakla onun dinine zerrece zarar veremezsiniz. Çünkü Allah her şeye kadirdir.” (Tevbe, 9/39)
“Eğer haktan yüz çevirirseniz, ben müsterihim, zira size ulaştırmakla görevli olduğum buyrukları size tebliğ ettim. Rabbim dilerse, sizi gönderip yerinize başka bir topluluk getirir. Ama siz ona hiçbir şekilde zarar veremezsiniz. Muhakkak ki Rabbim her şeyi denetlemektedir.” (Hud, 11/57)
“Zulme batmış nice beldelerin bellerini kırdık, onlardan sonra da başka toplumlar yarattık.” (Enbiya, 21/11)
Türk Töresi’ne göre; “Bütün İnsanlık Türklere Yüce Allah’ın bir emanetiydi. Yüce Allah, Türk Töresine göre hareket eden, halka ve insanlığa hizmeti ilke edinen kişilere kut (bağış, cihanı idare etme yetkisi) verir ve onu hakanlık görevine getirirdi. Töreye uymayan ve görevlerini yerine getirmeyen veya getiremeyen idarecilerden, Yüce Allah kutunu geri alır ve onları hakanlık makamından düşürürdü. Türklere göre devlet “Baba“ idi. Devlet, halk içindi. Esas görevi, halka ve insanlığa hizmetti. İşte bu anlayış sayesinde Türkler tarih boyunca büyük devletler ve medeniyetler kurarak insanlığa ve ortak bir insâni medeniyetin oluşmasına diğer milletlere nazaran çok daha büyük katkılarda bulunmuşlardır.
Türklere “Cundullah-Allah’ın Ordusu” diyen Kaşgarlı Mahmud, eserinde:
“Allah onlara Türk adını verdi ve onları yeryüzünde ilbay kıldı. Zamanımızın hakanlarını onlardan çıkardı, dünya milletlerinin idare yularını onların eline verdi. Onları herkese üstün eyledi, kendilerini hak üzerine kuvvetlendirdi…” der (Kaşgalı,1333, 1: 3.)
Zira Türk insanının mücadeleci ruhu ve Cihan Hâkimiyeti Ülküsü İslâmî inanışa da uygundu. İslâmiyet’ten önce kahramanlara verilen Alplık unvanı, İslâmiyet’ten sonraki dönemlerde Alperen şeklini alıyor, böyle hayat buluyordu. “Benim Türk adını verdiğim ve şarkta yerleştirdiğim bir ordum vardır. Bir kavme gazaplandığım zaman onları o kavmin üzerine saldırtırım” mealindeki hadis-i kutsi, İslâm dünyasında Türkler hakkında söylenen rivayet ve kehanetlere (Turan, 1969, s. 179) örnektir.
Kendimce şöyle geriye yaslanarak düşünüyorum Türk nerede bir adaletsizlik haksızlık varsa din, mezhep, ırk farketmeksizin zumun karşısına dikilmiş Metehan olmuş, Kürşad olmuş, Atilla olmuş, Ertuğrul olmuş, Osman olmuş, olmuş, Fatih olmuş, Yıldırım olmuş, Timur olmuş, Barboros olmuş, ATATÜRK olmuş, olmuş da olmuş her dönem mutlaka birileri çıkmış küffarın karşısına dikilmiş, hesap sormuş Cenk etmiş.
“Türk bir vazife için yaratılmıştır. O vazife kainat güzelleştiği zaman biter.”
Hüseyin Nihal ATSIZ.
Mitolojik çağlardan beri Türklerde var olan “Cihan hâkimiyeti Düşüncesi ve Dünya Devleti Olma Ülküsü” nün hedefi “Türk töresi ile dünyaya nizam verme ve barışı tesis etmek” ten ibaretti. Türklerin Müslüman oluşlarıyla birlikte bu düşünce “Nizam-ı âlem Ülküsü” şeklini almıştı. Nizam-ı âlem’in hedefi “Allah’ın dini ile Âleme nizam vermek” ti. Nasıl ki eski Türkler Yüce Tanrı’nın rızasını kazanmak amacıyla savaşlar yapıyorlarsa; Müslüman Türklerin de en önemli hedefleri “İ’lâ-yı Kelimetullah”tı. Yani Yüce Allah’ın adını ve dinini yüceltmek ve yeryüzüne hâkim kılmaktı. İşte Türk’ün vazifesi Nizam*ı Aleme düzen vermektir. Yani dünya üzerinde adaletsizliğe, ahlaksızlığa, zulme dur diyen Türklerdir. Atsız hoca da Türk’ün vazifeli olduğunu böylelikle belirtmiş. Unutmayalım ki gençler vazifemiz henüz bitmemiştir çünkü kainat daha güzelleşmemiştir zulüm bitmemiştir.
Saygılarımla,
Murat Gülşan
YORUMLAR