Sessiz işgal, bir ülkenin veya bölgenin başka bir güç tarafından fark edilmeden veya karşı konulmadan ele geçirilmesi anlamına gelir. Sessiz işgal, askeri, siyasi, ekonomik, kültürel veya demografik yöntemlerle gerçekleştirilebilir. Sessiz işgal, genellikle uzun vadeli bir strateji olarak uygulanır ve hedef ülke veya bölgenin direncini kırmayı amaçlar. Peki bakalım ülkemizde biz televizyonlarda diziler maçlar izlerken lay lay lomlu günler kutlarken, şakşakçılar siyasetçileri alkışlarken ülkemiz bu sessiz işgale uğramış mı?
Yabancı döviz paralarına bakalım bir Amerikan doları bizim paramız karşısında tam 30 kat yüksek. Yani adamların 1 lirası burada otomatikmen 30 lira oluyor. Senin ürünün onun karşısında eriyor. Hizmetin köleleşiyor. Avrupa parasınada bakalım o da 33 katı yani adamların kendi ülkelerindeki 1 liraları burada hoop 33 lira. Şimdi soruyorum burada kim karlı kim zararlı. Türkiye'de ortalama yevmiyeler 600-700 tl yani asgari ücret tabanını baz aldım. Onların parasıyla 25 dolar veya 23 euro yani 25 liralara kendi paralarınca yanında Türk işçisi çalıştırıp istediklerini yaptırabiliyorlar. Sen Üç bin liralık bir ürün almaya kalktığında onlar kendi paralarınca 100 liraya almış oluyorlar. Her türlü karşılarında açık ara fark varken maalesef eziğiz. Birde madalyonun öbür yüzü var bu yüksek dövizlerden dolayı kim kazançlı çıkıyor kim kaybediyor hiç düşündünüz mü? Sen yırtındığın halde bir milyon tl yapsanda paranı adam bir milyon dolar atıyor faize senin paran belli onun parası senin parandan 30 kat yüksek ya yani 30 milyon tl sen elindeki parayla ev bile alamazken onlar villalarda oturuyor. Biz halen şahine doğana bineceğiz derken onlar ikinci üçüncü kez elektrikli araçlar alıp biniyorlar. Dövizi yüksek tutarak bizleri fakirleştirenleri, kendileri zevki sefada olanları Yüce Allaha havale ediyorum.
Sessiz işgal, tarihte ve günümüzde pek çok örneği olan bir olgudur. Bir başka örnek ise, Antalya ve Alanya’da yabancıların konut alımıdır. Bölgede yabancıların en çok konut aldığı il Antalya olurken, satılan 48 bin 150 satışın 10 bin 372 sini yabancılar aldı. Bu da her 100 evden 20’sinin yabancılara ait olduğunu gösterir. Vatandaşlar bu durumu ‘Sessiz işgal’ olarak yorumluyor. Yabancıların konut alımı, bölgenin demografik yapısını, kültürel kimliğini ve ekonomik dengesini etkileyebilir. peki bununla sınırlımı bakınız özellikle İstanbul ve çevresine konut satışında Arapların en önde olduğunu göreceksiniz. Toprak ve ev satarak vatandaşlık verilmesi bizim ülkemize ters ve kabul edilemez bir durumdur. Ülke yetkililerinin böyle bir olaya izleyici kalması bizleri ciddi şekilde rahatsız etmektedir. Toprak altında yatan milyonlarca şehidimizin kemikleri sızlar hale gelmiştir. Bu yanlıştan ivedilikle dönülmesi şarttır. Yüz yüze kaldığımız bu Sessiz işgal, ülkelerin ve bölgelerin karşı karşıya kaldığı ciddi bir sorundur. Sessiz işgal, ülkelerin ve bölgelerin egemenliğini, bağımsızlığını, güvenliğini ve geleceğini tehlikeye atabilir. Sessiz işgale karşı koymak için, ülkelerin ve bölgelerin kendi milli çıkarlarını, değerlerini ve haklarını korumak için gerekli tedbirleri alması ve işbirliği yapması gerekir.
Türkiye’deki yabancı mülteci sayısı hakkında net bir rakam vermek zor, çünkü kayıt dışı ve belgesiz mülteciler de var. Ancak resmî verilere göre, Türkiye’de ikamet eden göçmen ve mültecilerin sayısı şu anda 3,9 milyondur (Resmi olmayan sessizce ülkemize sızan sayı 13 milyondan bahsediliyor) ve bunların yüzde 90’ı Suriyeli olup; Suriye’de devam eden çatışmalar sonucunda Türkiye’ye gelmiştir. Türkiye’deki nüfusun 2021 sonuna göre yüzde 5 (191 bin kişi) azalarak 3,6 milyona indiği tahmin ediliyor. Türkiye, dünyada en çok mülteci barındıran ülke konumundadır.
Birde beyin işgali vardır bu en kötüsüdür. Gelen zamma (ya fiyatta iyileştirme oldu) bu mültecilere (din kardeşiyiz onlar ensar, ırkçılık yapmayın) yüksek dövize (Koskoca Amerika her halde senden para birimi yüksek olacak ve paramızla Amerikan doları almamız) diyerek beynimizi razı etmişiz. Ülkenin bu kötü gidişatını enflasyonun yüksekliği, mülteci akınları sağlıktaki sorunlar dağ gibi büyürken, Mazota benzine her hafta zam yapılırken Koca koca siyasetçilerin ülke toz pembeymiş gibi çıkıp tvlerde konuşma yapmaları son model araçlarıyla gezmeleri arkasında şakşakçıların onları yanlışta yapsa alkışlamaları her şeyi kabullenmeleri beyinlerde işgaldir. Mülteci akınına karşı gelenlere iktidar siyasetçiler ne yapıyor ırkçı diyor din düşmanı diyor. Ve beyni işgale uğramış bir takım yandaşlar bizleri ırkçı veya din düşmanı görebiliyor.
Halbuki biz ırkçı da din düşmanı da değiliz. Din kardeşlerimize yardım edelim onları belirli yerlerde toplarsın en iyi alanlarda hizmet yaparsın meslekli olanlara iş imkanı verirsin bunlar hepsi tamam ama bu şekilde Türk halkından üstünlük vererek onları kutsallaştırman ayrıcalık vermen ülke içinde huzursuzluğa sebep veriyor. Bizler ülkemizin bu kötü gidişini gören gelecek nesillerimizin tehlikesini fark edenler olarak feryadı figanımızdır.
Var olan günümüzde Milli çizgisinin farkına varmayan dinden korkan ve hızla uzaklaşan bir gençliğin var olduğunu bildirerek bu tehlikenin farkına varmanızı temenni ediyorum ve ben bu durumdan çok rahatsız olduğumu bildirerek bu (Bilinçli) Sessiz işgalin sorumlularını Allaha havale ediyorum kalın sağlıcakla.
YORUMLAR