Dyt.Güner Erbay

Dyt.Güner Erbay

[email protected]

KAHVE

01 Mart 2024 - 13:34

Türkçede; bir renge onun adı verilmiştir. Kahve gerçekten de bu rengi layığı ile temsil eder. Onun en az rengi kadar şöhretli olan bir yanı daha vardır. Kokusu ! 

İnsan duygusal bir canlıdır derken diğer canlılar değildir manası çıkmamalı. Her canlı duygusaldır, hayvanlarda da bitkilerde de duygulardan bahsetmek mümkün!  Duygular söz konusu olduğunda, en çeşitlisine sahip olması ve çeşitlerinin de kendi içinde derecelendirme farklılıkları barındırması ile insan özel bir yerde bulunur. Hal böyle olunca çoğu zaman duygular ile  maddi varlıklar arasında bir bağ oluşturulabiliyor. Bu bağ özellikle, kendisine ait yoğun kokusu ve tadı olan bir yiyecek ve içecekle kolaylıkla kurulabiliyor. Kahve böyle bir bağın kurulmasında başı çeken bir içecektir. Bizim toplumumuzda çay da elbette aynı ehemniyette fakat kahvenin kullanımının mazisi çok daha gerilere uzanıyor.

Kahve kokusunu, içinde bulunan trigonellin alkoloidi ve klorojenik asit verir. Bu iki madde kahveye acımsı ve buruk bir tatverirler.  . Mutlu ve mutsuz anlarımıza, bir yiyecek yahut bir koku eşlik etmişse, hayatımız boyunca o yiyecekle veya kokuyla birlikte, aynı duyguları bilinçaltı yaşıyoruz. Bu sebeple kahveye kırk yıl hatır biçilmiş olmalı ve bu sebeple sofralarda sorunlardan bahsedilmez. Sofra adabımızda;  tüm aile birlikte, hoşsohbet ve hoşgörünün hakim olduğu bir atmosfer yaratmak esastır. 
.
Geçenlerde, kahve aldığım yere oradan aldığım bu kahvenin kokusunun diğer yerlerden aldığımdan başka olduğunu, kokunun daha yoğun olduğunu ve  nedenini sorduğumda öğrendim ki bunun nedeni  çeşitiymiş. Benim tercih ettiğim  kahve arabica türüymüş. Bir de robusta çeşiti varmış. Arabica robustaya göre daha  kaliteli kahve olarak değerlendiriliyor. Arabica daha yumuşak içimli, aroması daha yoğun, kahve acılığı daha az olan bir kahve. Ayrıca kafeini de daha az. Çok kahve kullanan birisi değilim ama  sabahları bir fincan kahve benim için, güne iyi bir başlangıç yapmak için yeterli bir sebep olabiliyor. Anlaşılan o kisade benim için geçerli değil bu durum. Onun hakkında yapılan şarkıların çokluğu, pek çok insan için aynı durum geçerli demek ki dedirtiyor. Üstelik sadece bizim ülkemizde de değil, her ülkede kahve şarkıları fazla fazla  yapılmış olmasına rağmen diğer içecekler için yapılmamış olması manidar değil mi ? Bu şarkıların yapılış sebeplerinden biriside, kokusunun hoşa gidişinin yanında, onu vücudumuza aldıktan sonra kendimizi daha iyi hissetmemiz olsa gerek.  Kahve dinçlik verir. Kendini dinç hissedebilmek moralimizi yükseltir, yüksek moral hayata pozitif bakmanızı sağlar. Böylece kahve,  çevremize karşı daha anlayışlı ve hoşgörülü olabilmeyi getiren bir içecek olur.

Kahve vücudumuza ilk önce kokusu ile giriyor. Kahvenin sadece kokusu bile insanda bir rahatlama duygusu oluşturuyor. Kahve gibi güzel kokular hafızayı kuvvetlendiriyormuş ! Kahve deyince akla hemencecik içinde bulunan kafein kimyasalı  geliyor. Bitki bu maddeyi kendisine sarlaşan böcekleri öldürmek için yapıyor. Kafein kahvenin adı ile müsemma bir bileşik olsa da başka içeceklerde de bulunan bir maddedir. Çay, cola, kakaoda da önemli oranda kafein vardır. Kafein içeriği en yüksek olan kahve espresso çeşiti oluyor. Daha sonra sıralamada filtre kahve ve Türk kahvesi geliyor. Filtre kahve ile Türk kahvesi hemen hemen aynı oranda kafein içerirken Türk kahvesi daha fazla antioksidan maddeler ihtiva etmesiyle filtre kahveye fark atıp solluyor. Granül kahvelerde  örneğin gold kahvede kafein daha az; ne var ki  bu tip kahvelerde kahvenin suda çözünürlüğünü sağlayabilmek için yapılan işlemlerle, bir çok zararlı madde kahveye ilave edilmiş oluyor. Birde latte kahveler var. Bunlar bir nevi bildiğbildiğimiz sütlü kahve ancak latteleri espresso kahve olarak düşünmek gerekir.  Kafein oranları, espresso kahveden süt içermesi nedeni ile, biraz daha az olsa da, diğer çeşitlerle mukayese edildiğinde, oldukça fazladır. İnsanda günlük kafein alımının en fazla  300mg olması tavsiye ediliyor. Kafeinin vücudumuzda yarılanma süresi altı saat kadar. Tam olarak vücuttan uzaklaştırılması on saati bulabiliyor. Bu sebeple uykumuzu etkilememesi amaçlandığında son kahveyi öğleden sonra 2 de içmemiz gerekiyor. Günde iki fincan Türk kahvesi içmek yeterlidir, üç fincanı ise geçmemek gerekir.

Kafein beyinde uyku hali oluşturan nörotransmitter adenozini inhibe eder. Böylece uyanıklık ve  zihinsel performansı artırır. Bilişsel fonksiyonlarda intikal süresini kısaltır. Kafein zihinsel performans gibi, fiziksel performansı da artırır. Bu etkisini vücudun enerji üretimini artırarak yapar. Vücutta yağ yıkımını artırır. Böylelikle bir miktar zayıflamaya da yardımcı olmuş olur. Zihinsel ve fiziksel dinçlik Zihinsel ve fiziksel dinçlik verir. Yorgunluğu alır. Kendini iyi hissetme hali oluşur fakat kafein oranı yükselirse işler karışmaya başlar; sinirlilik, huzursuzluk, çarpıntı, aritmi, uykusuzluk yapabilir. Aşırıya kaçmadan tüketilen kahve inflamasyonu önler. İnflamasyonun önlenmesinin sağlığımıza bir çok olumlu etkisi vardır. Bunlardan birisi de kalp damar sistemi üzerine olan olumlu etkisidir, ayrıca hafızayı da kuvvetlendirir.

Kafein yanında kahvede bulunan polifenolik antioksidanlar kahvenin son yıllardaki önemini artırdı. Polifenolik  bileşikler antioksidan maddelerdir. Antioksidanlarınsa vücutta faydasının olmadığı yer yoktur denebilir. Özellikle de kanser önleyici olmaları bizi çok ilgilendirir. Yeni yapılan  araştırmalarda sütlü kahve kullanımında, bu polifenollerden daha iyi yaralandığımız ortaya çıktı. Tüm bunlar nazarı dikkate alındığında, günde bir fincan kahve içmeyi alışkanlık edinmenin, iyi olacağı sonucunu çıkarabiliriz. Elbette hamileler ve çocukları hariç tutuyorum. Çocuklar kahve içip kararmasın değil mi ?!
Sevgilerimle

YORUMLAR

  • 0 Yorum