Dyt.Güner Erbay

Dyt.Güner Erbay

[email protected]

BAYRAM YİYECEKLERİ

08 Nisan 2024 - 13:20

Bayram; bir olayı anmak ereğiyle yapılan gösteri ve eğlencelerden oluşan tören diye açıklanıyor. Elbette bu tören ve eğlenceler içinde kurulan sofraların önemli bir yeri vardır. Dini bayramlarımızın olmazsa olmazı eş dost ziyaretleri ve bu ziyaretlerdeki ikram tabaklarıdır ve de bu ziyaretler için olsa gerek yeni ve güzel giyinme gerekliliğidir. Bu sebeplerle çocuklar için ayrı bir önemi vardır bayramların. Yeni kıyafetler, verilen harçlıklar ve sosyal yaşamın hareketliliği  çocukları bambaşka etkiler. Bayramlar sadece çocuklar için değil hepimiz için mut kaynağıdır.
 
Midem bayram etti, diye bir deyimimizin olması, bayramın bir anlamının da güzel ve leziz yemekler yemek olduğunu bize söylüyor. Her türlü kutlamalarda; dans etmek gibi  çeşitli eğlence faaliyetleri ve ziyafet sofraları başı çeken olgulardır. Bayramlar ;  yöresel ölçekte, ulusal ölçekte ve  ümmet ölçeğinde olabiliyor
 
Japonların, kiraz çiçeklerinin açmasını kutladıkları bir bayramları var. Sakura ! Hayatın ve ölümün iç içeliğini anlatan bir bayram. Sakuranın çiçekleri en güzel haline ulaştığında, solma evresine geçemeden  dökülüyor. Japonya'dan  çıkarılması yasak olan bu ağac, Türkiye'ye hediye edilerek, Ankara, İstanbul ve Isparta da bizlerin görseline sunulmuş. Mademki ülkemizde mevcut, diğer illerin belediyeleri, bu illerden sakura temin edip, kendi bölgelerinde de yetişmesini sağlasalar ne iyi olurdu. Böylece bu meşhur güzelliği hepimiz görme imkanını elde edebilirdik. İnsanda güzel olanı çoğaltma ve yayma sorumluluğu yok mudur ? Vardır elbette.
 
Bayramlarda; gelen misafirler için hazırladığımız  ikram tabaklarının mönüsünde, değişik tatlılar, börekler ve sarmalar yer alır. Tatlılardan başı baklava çekerken, böreklerden de su böreği ilk sırayı kimselere vermez. Beslenme bilimi açısından en kıymetli olan sarmalardır. Zeytin yağlı limonlu sarmalar mutfağımızın medarı iftiharıdırlar. Üzüm yaprağında da bulunan antioksidan madde resveratrol,  bizi üzümün çekirdeğini yemekten kurtarır. Neden ortalara çıkıp ısrarla üzüm çekirdeğini tavsiye ederler hiç anlamam. Elbette ki resveratrol, yaprakta  çekirdekteki kadar yoğun miktarda değildir, ancak ikisinin de tüketim miktarlarını düşününce, bu noksanlığın katın satın telafi edildiği görülebilir. Üzümün çekirdeğini,  sarma yemeyini yapmayı bilmeyen milletlere bırakalım...Özellikle ilaçlanmamış asma yaprağından, çam fıstıklı, kuş üzümlü olan sarmalarımız muhteşem olmakla birlikte, kara lahana veya beyaz lahana sarmaları da besin değeri bakımından önemlerini kanıtlamış yemeklerdendir. Asma yaprağındaki antioksidan resveratrolsa, lahanadaki sulforafandır... 
 
Bayram ziyaretlerinde, üst üste yenen tatlılar midemizi bozar. Hemde fena bozar.Sadece midemizi deği,  tüm vücudumuzu bozar onlar. Tabiri yerindeyse, bedenimizi bozuk para gibi harcarlar çünki onlar yaramazdırlar. Vücutta yaramazlık yaparlar. Bir kere şeker,  önüne gelen yere yapışarak, yapıştığını deforme etmekle yetinmez kolesterolü ve trigliseritleri de  yükseltir. Damarlarımızı doldurur tıkar.Dolu damarın gittiği organ iyi kanlanamaz. İyı kanlanmayan her organ zamanla bozulur. Böreklere gelirsek ; zarar sıralamasında tatlılardan sonra ikinci sıraya oturur kendileri. Fakat börekler zayıf insanlar ve özellikle çocuklar için güzel bir seçenek  olabilir. Kalorisinin yüksekliğinin yanında, proteini de önemli miktarda bulundururlar. Bazı düzeltmeler yaparsak çok daha sağlıklı hale dönüştürmek de mümkündür onları. Bu düzeltmelerden ilki kullandığımız yağı zeytin yağı olarak tercih etmek ve içine az miktarda ceviz yağı ilave etmek  olabilir. Bir diğeriyse tam buğday unu ile yapılmasıdır.  Tüm yufkacılara , yufkalarını  tam buğday unundan yapmalarını teklif ediyorum. Su böreğinin de tam buğday unu ile yapılması gerekir, kİ, zaten ilk yapılış dönemlerinde  böyle olduğunu ön görmek yanlış olmaz.
 
Börek tüketimi iki dilim ile sınırlanmalı, tatlılaraysa  zehir muamelesi yapılıp, yenilmemelidir diyecekken, ani bir manevra ile, zehirden birazcık azıcık farklı olduklarını düşünerek,  tadına bakılabilir diyorum. Çok canınız çektiğinde ağzınızda çiğnedikten sonra yutmayıp çıkarmanız da bir şeçenek olabilir fakat dikkat yutmadan diyorum ! Neticede tat duyusunu alan ağzımızdır. Ağızdan sonra gelen sindirim sisteminin elemanları, tat duyusundan yoksundurlar. Midemizin zararlı tatlılarla mı( pasta, kek, kurabiye ve şuruplu tatlılar) yahut faydalı etli sebze yemekleri, zeytinyağlı sebze yemekler, kurubaklagil yemekleri, değişik çorbalarla mı dolu olduğu, mide lezzet duyusundan mahrum olması nedeniyle fark etmez.
 
Tatlılar dünyasının en masum olanları, hafif tatlı kategorisinde bulunan sütlü tatlılardır. Sütlaç, keşkül, kazandibi, krem karamel, muhallebi vede elbette dondurma vazgeçemediğimiz tatlılardandır. Nadir ve ölçülü olmak şartıyla bunlardan vazgeçmek de gerekmez. 
 
Peki ya ağır tatlı kategorisindekiler ? Şuruplu hamur tatlıları ve helvalar burada yer alır. Bunlar için, ancak ve ancak bayramdan bayrama yemek olabililir diyorum. Şuruplu hamur tatlılarını Ramazan ve Kurban bayramlarında, helvalarınsa kandillerde tüketilmesine ille de hayır demek ne kadar gerçekçi bir tutum olabilir. Elbette bu uygunluk günde bir porsiyon ile sınırlanır. Bir porsiyon ölçümüz iki küçük dilim baklava olabilir. Helvaysa bir yumurta büyüklüğünü geçmemelidir fakat unutulmamalıdır ki; tatlılar için yukarıda yazılı olanların hepsi, zorlama bir olabilirliliktir. Gerçekteyse tüketebileceğimiz tek tatlı çeşiti meyvelerdir.  Meyveler ;  Allah'ımızın bizim için yarattığı tatlılardır. Onları bile, günde iki porsiyonu geçmeden tüketmeliyiz.Bayram boyunca, bayram yiyeceklerini tüketirken, ölçülü olmayı bir kez daha hatırlatıp, afiyetler diliyorum.Hepimiz için " Bastığımız yer bayram olsun " dileğinde bulunuyor, sevgilerimi gönderirken, bayram için uygun olabileceğini düşündüğüm bir şiirimle yazımı sonlandırıyorum .
Dyt. Güner Erbay
 
MUT
Kapım çalındı,
Minik delikten baktım, 
Mut gelmiş !
Aman Allahım
Nasıl olmuş
Bana gelmiş !
Ne yapsam,
Saçıma başıma,
kılık kıyafetime baksam
Nasıl ağırlayacağım onu,
İzzet ikram lazım.
Ne sever, ne yer ?
Bilmiyorum ki hiç birini !
İyisi mi ,
Pasta yapayım.
Çilekli mi, çikolatalı mı
Çikolatayı var mı sevmeyen ?
Çilek de öyle ama !
Yok yok çikolata garanti 
Pastada olunca daha da sevilir,
Yumuşak ne de olsa.
Yumuşak olanlar sevilir hayatta !
Kimse katı, sert istemez !
Ne yiyecekte,
Ne insanda.
Açayım kapıyı bekletmeden,
İçeri alayım kaçırmayayım.
Vazgeçip gitmeden, 
Buyur edeyim hemen.
 
Güner Erbay

YORUMLAR

  • 0 Yorum